Mert Can DUMAN'ın 17 Nisan 2024 tarihli yazısı: Karbonsuz Büyü-Me

Endüstrileşmenin ilk gününden itibaren ekonomiler büyüme için enerjiye, bir canlının oksijene ihtiyaç duyduğu gibi ihtiyaç duyuyor. Bugün küresel sera gazı emisyonunun yaklaşık %75’ini tek başına oluşturan enerji sektöründe yenilenebilir ve sürdürülebilir bir dönüşümün planlandığı gibi hayata geçirilememesi, ülkelerin hâlen karbon emisyonuna odaklı büyüme patikasında yol almasını beraberinde getiriyor. Enerjide yenilenebilir dönüşümün geciktiği her yeni gün, ülkeler ekonomik büyüme hedeflerine ulaşmak için fosil yakıtları kullanmaya devam ediyor. Hiç şüphe yok ki bu durum da fosil yakıtların yaydığı sera gazı emisyonlarının artmasını kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza sunuyor. Öyle ki 2023 yılı, küresel sera gazı emisyonunun tarihi rekorunu tazelediği yıl olarak geride kaldı.

Ekonomiler için büyüme ve kalkınma her zaman öncelikli hedefler olacak. Ama ülkeler büyümeye çalışırken kullandıkları kaynakların çevresel etkileri ise sürdürülebilir kalkınma yolunun esas belirleyicisi olacak. Ülkeler büyüme gayretinde fosil yakıt tüketimini artırdıkça artan sera gazı emisyonuyla birlikte çevresel tahribat, dünyanın günümüzdeki en büyük sınaması olan küresel iklim değişikliği ile mücadeleyi hayli sekteye uğratıyor. Bu bağlamda, küresel sera gazı emisyonu ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki de sorgulanması gereken asli konuların başında geliyor.

Özellikle gelişmiş ülkelerin her ne kadar iddialı net sıfır emisyon taahhütlerinin altında imzaları bulunsa da hâlen fosil yakıt tüketimini sürdürmeleri, ekonomik büyümenin oksijeni enerji taleplerini karşılamak için hâlen fosil yakıtlara bağlılıklarını sürdürmeleri, sera gazı emisyonlarının artmasına sebep oluyor. Bu noktada, sera gazı emisyonunun azaltımında başarılı olan ülkelerin ekonomik büyümelerinden feragat etmeleri orta ve uzun vadede sürdürülebilir gözükmemekte. Bir alternatif maliyet olarak ekonomik büyümeden orta ve uzun dönemde bu kadar feragat edemeyecek olan ekonomilerin elbette çevreyi -şimdiye kadar olduğu gibi- ikinci plana atmaları kuvvetle muhtemel.

Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) yapmış olduğu çalışma, sera gazı emisyonlarında düşüş kaydeden Avrupa ülkelerinin diğerlerine nazaran daha zayıf bir büyüme performansı gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu durum, kısa vadeli ekonomik büyüme hedeflerinin, sera gazı emisyonlarının azaltılmasıyla çatıştığını göstermektedir. Bu çalışmaya ilave olarak ben de 1970 ila 2022 yılları arasında sera gazı emisyonu ve büyüme verisi bulunan 192 ülke için bu iki değişken arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bir araştırma yaptım. Araştırmanın sonuçları Eurostat ile uyumlu: Sera gazı emisyonlarındaki her %1’lik, azalış büyüme oranından 0,24 puan çalıyor. Sürdürülebilir kalkınmayı başarmak isteyen ülkelerin karşısına ekonomik büyümeden feragat etmek zorunda kalma engeli çıkıyor.

Ülkelerin henüz sürdürülebilir büyüme patikasına ulaşamamış olmaları, sera gazı emisyonlarının ekonomik büyüme üzerindeki negatif etkisini ortaya koyuyor. Bu noktada, fosil yakıtlara olan bağımlılığın azaltılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimin artırılması önemlidir. Ayrıca enerji verimliliğinin artırılması ve çevreye duyarlı politikaların uygulanması da sürdürülebilir bir büyümeye katkı sağlayacak. Bu noktada, bu haftaki buluşmamızın bir çıktısı olarak sürdürülebilir büyüme için gerekli politika adımlarından bazılarını buraya bırakmış olalım: Yenilenebilir enerji dönüşümüne ilişkin etkin teşvikler ile altyapı yatırımları, enerji verimliliği standartlarının güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması, karbon fiyatlamasına uygun piyasaların tasarlanarak hayata geçirilmesi.

Geç kaldığımız her gün, gelecek nesillere bırakacağımız mirastan borç alıyoruz. Ekonomik büyümeyi sürdürülebilir bir niteliğe ulaştırarak gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak elimizde.

Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz dileğiyle…