Hüseyin ALPASLAN'ın 14 Şubat 2024 tarihli yazısı: Mondros Mütarekesinden Sevr Antlaşmasına Kadar Ermeniler –1-

Birinci Dünya Savaşı sürerken Rusya’da meydana gelen Bolşevik Devrimi sonrasında İtilaf Devletleri ile birlikteliğini sonlandırarak İttifak Devletleri ile ateşkes ve barış antlaşmaları yapan Rusların, askeri birliklerini Osmanlı Devleti’nin Doğu Anadolu’daki vilayetlerinden geri çekmelerinden sonra, bölgedeki boşluğu kullanarak kontrolü ele alan ve katliamlar yapan Ermeniler, Türk Ordusunun bölgeye hâkim olmasından sonra büyük Ermenistan kurma hayallerini savaş sonrasına ertelemek zorunda kalmışlar ve imzalanacak yeni barış antlaşmalarında istediklerini koparmak için girişimlerde bulunmuşlardır.

İçinde Osmanlı İmparatorluğu’nun da bulunduğu İttifak Devletleri’nin harbi kaybedeceklerinin anlaşıldığı Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına yaklaşılırken Osmanlı Devleti’nin sınırları içerisinde yaşayan Ermeniler, Rumlar ve Kürtler, Wilson ilkelerini ve İtilaf Devletleri’nin verdikleri sözleri esas alarak toprak talebiyle beraber özerk veya bağımsız bir devlet kurmayı istemişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle ayrılmasından sonra Osmanlı hükûmetinin temsilcileri ile İtilaf Devletleri heyeti arasında yapılan müzakereler sonucunda 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’nin ardından, ABD ve İtilaf Devletleri Türkiye’nin geleceği üzerinde Türklere söz hakkı bırakmayarak, Osmanlı Devleti’nin topraklarının önce işgalini sonrada paylaştırılmasını kararlaştırmışlardır. Mütarekenin 24. maddesi ile ümitlenen Ermeniler, Doğu Anadolu’daki illerde çoğunluğa sahip olduklarını ileri sürerek, tehcirden geri dönen Ermenilerin de önceki yerleşim yerlerinde değil, antlaşma maddesinde yer alan altı vilayette iskân edilmelerini ve böylece nüfus olarak çoğunluğunu elde etmeyi istiyorlardı[1]. Mütarekenin 7 ve 24. maddeleri ile üzerinde Ermenistan Devleti kurulması arzulanan; Van, Bitlis, Erzurum, Diyarbakır, Elâzığ ve Sivas vilayetlerinin İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesinin yolu açılmıştır. Kafkaslardaki Türk Ordusunun 1914 yılındaki savaş öncesi sınırlarına çekilmesinin kabul edilmesiyle beraber, 26 Aralık’ta 9. Ordu Karargâhının rücu etmesiyle başlayan boşaltma işlemleri, 1919 yılının şubat ayına kadar Kars Ardahan ve Batum sancaklarından da Türk askeri birliklerinin ayrılmasıyla sona ermiş ve Kars havalisi başta olmak üzere, Doğu Anadolu bölgesi Ermenilerin faaliyetlerini ve emellerini gerçekleştirmesine elverişli hale gelmiştir.[2]. Ermenilerin ileri gelenleri ve cemaat liderleri, Doğu Anadolu ve Çukurova bölgelerini kapsayan Ermenistan’ın kurulması için uygun koşulların oluştuğu kanaati ile fırsatı kaçırmayarak girişimlerini büyük devletler nezdinde yoğunlaştırmışlardır.  

Ermeniler, öncelikle Paris’te yapılacak barış konferansına katılacak delegasyon üzerinde sıkı bir propaganda faaliyeti yürütmüşlerdir. 1912 yılında Ermeni Milli Delegasyonu başkanlığına atanan ve Osmanlı Devleti’nin İngiltere ve Fransa’nın baskılarıyla başlattığı doğu illerinin ıslahatı ile ilgili çalışmalar sırasında önemli görev üstlenen Bogos Nubar Paşa, Mondros Mütarekesi’nden sonra Ermeni Katagikosu tarafından, uluslararası alanda Ermeni meselesi ile ilgili hususları izlemek, ilgilenmek ve çalışmalar yapmak üzere görevlendirilmiştir. Bogos Nubar, 30 Kasım 1918 tarihinde İtilaf Devletleri’ne başvurarak, Osmanlı toprakları içerisinde bağımsız bir Ermenistan kurulmasını talep ederken, Ermenistan’ın İtilaf Devletleri’nin, Amerika’nın veya Milletler Cemiyeti’nin himayesine verilmesini arz etmiştir[3].

18 Ocak 1919 tarihinde başlayan Paris Barış Konferansı’nın ilk zamanlarında İtilaf Devletleri ve ABD Ermenistan kurulması yönünde ortak görüşe sahiptiler ve Doğu Anadolu bölgesinde Ermenilerin yeterli nüfusa sahip oldukları kanaatindeydiler. Ancak, ABD istihbaratının Başkan Wilson’a sunmuş olduğu 21 Ocak 1919 tarihli rapor, iddia edildiği gibi Ermenistan’ın Doğu Anadolu’daki vilayetlerde nüfus üstünlüğüne sahip olmadığı gerçeğini anlatıyordu. Ermenistan Devleti kurulması arzulanan bölgede, Ermenilerin nüfusunun tahminen yüzde 30 veya 35 civarında olduğu bildirilen istihbarat raporunda, ayrıca, Osmanlı Devleti içerisinde başka unsurların da varlığından bahisle, Ermenilerin azınlıkta kaldığı vurgulanmıştır[4]. 

Doğu Anadolu’da Ermenilerin daha yoğun olarak yaşadıkları altı vilayetin nüfusu ve demografik yapısı ile ilgili bilim insanlarının, bazı kurumların ve devletlerin yetkili organlarının çalışmalarında farklı istatistiki bilgiler verildiğini görüyoruz.  İngiliz ve Ermeni arşivlerinden alınan bilgilere göre, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Ermeni Patrikhanesi tarafından verilen istatistiklerde; Erzurum, Van, Bitlis, Harput, Diyarbakır ve Sivas vilayetlerinde Ermenilerin sayısı 1.018.000 iken Müslümanların ve diğer unsurların toplamının 1.597.000 kişi olduğu görülmektedir. Burada vilayetlerin nüfuslarını tek tek incelediğimizde, sadece Van vilayetinde Ermenilerin 185.000 olan nüfusuna karşın Müslümanlar ve diğer unsurların 165.000 kişi olduğunu, Van’daki az bir nüfus üstünlüğü dışında, Ermenilerin diğer vilayetlerde azınlıkta kaldığını tespit ediyoruz[5]. ABD’li profesör D. Magie’e ise yaptığı çalışmada, savaştan önce altı vilayetteki unsurların toplam nüfusunu oranlarken, Ermenilerin sayısını 847.000, Müslümanların sayısını 2.086.000, diğer azınlıkların sayısını ise 258.000 olarak vermiştir[6]. 

24 Şubat’ta Paris’te toplanan Ermeni birliği kongresine sadece Türkiye’den değil Rusya, İran, Mısır, Suriye, Amerika ve Avrupa’dan temsilciler katılmıştır. Paris Barış Konferansı’nda görüşülecek konular ve istekler tespit edildikten sonra Bogos Nubar Paşa başkanlığında oluşturulan altı kişilik heyetin Ermenileri temsil etmesi kararlaştırılmıştır. Paris’teki konferansta Kafkas Ermeni Cumhuriyeti’ni temsilen Avedis Aharonyan başkanlığında Erivan’dan gelen başka bir heyet daha bulunuyordu[7]. İki heyet arasında temelde görüş ayrılığı olmamakla birlikte Ermeni Kafkas Cumhuriyeti temsilcileri Ermenistan Devleti’nin Doğu Anadolu’daki altı vilayetten oluşturularak Karadeniz’den çıkış yeri verilmesinin uygun olduğunu savunurlarken, Bogos Nubar Paşa ise ilk görüşü kabul etmekle beraber, ilaveten Akdeniz’e çıkışı temin edecek olan Kilikya bölgesinin de Büyük Ermenistan sınırları içerisinde olması gerektiğini ileri sürmüştür. Nihayetinde Bogos Nubar Paşa’nın açıkladığı strateji ile müdafaa edilmesi gereken şartlar uygun bulunmuş ve Paris Barış Konferansı’nda bu minvaldeki isteklerini sunmuşlardır [8]. 

Bogos Nubar Paşa ve Aharonyan’ın Paris Barış Konferansı’na 26 Şubat 1919 tarihinde sundukları dilekçedeki talepler şöyledir[9]:

1. Van, Bitlis, Diyarbekir, Harput, Sivas, Erzurum ve Trabzon’dan oluşan yedi doğu vilayeti 

2. Güney’de Kilikya bölgesinde Maraş, Kozan Cebel-i Bereket, Adana ve Antakya ve İskenderun limanı

3. Erivan, Gümrü ve Kars’ı içine alan Kafkasya’daki Ermenistan Cumhuriyeti toprakları

4. Türkiye ve Rusya Ermenileri için Türkler tarafından tazminat olarak 19 Milyar frank verilmesi. 

Ermeni delegasyonunun konferanstaki isteklerinden, Doğu Anadolu’daki yedi vilayet ile güneydeki vilayetleri de içine alan bölgenin, Kafkasya’da bulunan Ermenistan ile birleştirilmesini sağlayarak hem Karadeniz’e hem de Akdeniz’e açılan kapıların olduğu ekonomik ve jeopolitik avantajlara sahip büyük Ermenistan’ı kurmayı amaçladıklarını anlıyoruz. 

Ermenilerin Paris Konferansı’nda sundukları talepler ABD tarafında destek görmüş, İngiltere hükûmeti ise Ermenilerin isteklerini abartılı bulmuştur. ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya tarafından 14 Mayıs 1919’da yapılan toplantıda Ermenilerin talepleri görüşülmüştür. Toplantıda, İngiltere Başbakanı David Lloyd George, diğer ülkelerin temsilcilerine, dört ülkenin kararlaştıracağı hudutlar içerisinde bir Ermenistan’ın kurulması ve bu devletin manda yönetimine girmesine dair talebini sunmuştur. Paris’te gerçekleşen konferansta sürdürülen görüşmelerden ve özellikle ABD’nin desteklerinden memnuniyet duyan Erivan Hükûmeti, kendi lehlerine oluşan müspet ortamını fırsata çevirerek, 28 Mayıs 1919 tarihinde Büyük Ermenistan Cumhuriyeti’nin kurulduğunu duyurdu [10]. 

İKİNCİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK

Kaynakça

[1] Yaşar Kop, “Kars Antlaşması’nın Uygulanmasında Ermenistan’ın Tavrı” Yeni Türkiye, Ermeni Meselesi Özel Sayısı, ed. Hasan Celal Güzel, Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Yayınları, C IV, S.63, Eylül-Aralık, 2014, s.3235.
[2] Bilal Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 2006, s.178.
[3] Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul, 1987, s.656-657.
[4] Salahi R. Sonyel, Mustafa Kemal (Atatürk) ve Kurtuluş Savaşı, C I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2008, s.48  
[5] Justin McCarthy, Müslümanlar ve Azınlıklar, çev. Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 1998, s.47; Bülent Bakar, Ermeni Tehciri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2013, s.48.
[6] Sonyel, age., s.47.
[7] Uras, age., s.657.
[8] Bakar, age., s.233.
[9] Bakar, age., s.233-234; Sonyel, age., s.45.
[10] Bakar, age., s.234.