Handan IŞIKSAL'ın 27 Mart 2024 tarihli yazısı: Dijital Sosyallik

Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte sosyallik kavramı yavaş yavaş anlamını kaybetmeye başladı.

Geçmişte psikolojik sağlığa iyi geldiği düşünülen sosyallik, bir zamanlar ihtiyaç olarak görülmekteydi. Sosyalleşme ihtiyacı, insanlarla ilişkileri güçlendirmede etkin bir rol oynamaktaydı. Mahallelerde toplanılır, oyunlar oynanır, sohbetler edilir veya yemekler düzenlenirdi. Vakitleri dolu geçirme isteği bütün bu aktiviteleri yapmakla gerçekleşirdi.

Şimdilerde ise sosyalleşmek bir ihtiyaç olarak görülmüyor. Dijital platformlar, vakit geçirme adına bir araç olarak kullanılıyor. Sevdiklerimizle buluşup bir şeyler yapmak yerine saatlerce oturduğumuz yerden mesajlaşmayı yeğliyoruz. Ancak bu dijital sosyalliğin bambaşka boyutları da bulunuyor.

Dijital platformlar sayesinde dünyanın dört bir yanından insanlar tanıyıp onlarla iletişim kurma imkânı buluyoruz. Sunulan bu imkânlar gerçek hayattaki insan ilişkilerimiz üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor.

Sosyal medya kullanımındaki artışla birlikte yüz yüze iletişimde azalmalar meydana gelmekte, beden dili kullanımı veya iletişim kurma yetisinde zayıflamalar ortaya çıkmaktadır. Gerçek hayattan tamamen bağımsız olarak yansıtılan sosyal medya ortamı, gerçekliği görmezden geldiğimiz bir durum yaratmaktadır. Paylaşılan fotoğraflar veya videolar hep en iyi anlarımıza ait görüntüler oluyor. Böylelikle hayatın gerçek zorlukları çoğu kişi tarafından görmezden geliniyor. 

Teknolojinin bize sağladığı yararlar ve kolaylıklar elbette gör ardı edilemez. Bu noktada önemli olan, teknolojiyi asıl amacı doğrultusunda kullanıyor olmaktır.

Dijital sosyallik yaşamımızın kaçınılmaz bir parçası hâline geldi. Ancak bu iki dünya arasındaki dengeyi sağlamak, insanlar için oldukça önem taşıyan sosyal ilişkilerimize yarar sağlayacaktır.