Sedat SADİOĞLU'nun 15 Şubat 2024 tarihli yazısı: Çalışma ve İlkeler

Gören Göz – 55/1: İcat İçin Çalışmak

“Şüphesiz biz, yeryüzündeki şeyleri bir süs (bir araç) kıldık ki; insanların hangisinin daha güzel iş yaptığını açığa çıkaralım (ve yaptıklarının tam karşılığını verelim) diye.” (Kehf Suresi, 7.Ayet)

Yukarıdaki ayetin bizlere vermek istediği mesajı, sadece dünyada çalışmak ve karşılığını almak olarak düşünürsek, (insanın ve insanlığın gelişmesi açısından) çok eksik kalacağını söyleyebiliriz. Yüce Allah (c.c.), insanlardan ve özellikle de Müslümanlardan, faydalı işler yapılmasını istiyor ve bekliyor. Ömrümüzü de, bu amaç doğrultusunda kullanmak için veriyor. Ancak mesajları sadece Müslümanlara değil, tüm insanlığadır.

Ayette geçen, ‘yeryüzündeki şeyler’in ne olduklarını düşünecek olursak, bunların bitki, hayvan ve yer altı/yer üstü nimetleri olmadığı açıktır. Yüce Allah (c.c.), hikmetlerini (özellikle derin bilgisini) yeryüzüne (dünyaya) gizlemiştir. Bu şeylerin bulunmasını (keşfedilmesini) ve insanlığın faydasına sunulmasını beklemektedir. Ayetteki ‘güzel iş’ ifadesiyle, bu faydalı işlerin tamamını kastetmektedir. Her bulunan faydalı işin, insan için bir süs, bir buluş (keşif, icat) ya da bir hediye olduğu anlaşılmaktadır. Faydalı işleri bir toplum da yapabilir, tek tek insan da yapabilir. Tek tek yapılan faydalı işler (Allah’ın gizlediği ve bizim de bulmamızı istediği) bir buluş olmalıdır, aksi halde bulunanlar (insan için) yeni veya faydalı bir şey olamaz!

“Yüce Allah (c.c.), Müslümanları ve tüm insanları faydalı olan kullarından eylesin…Amin!”

Gören Göz – 55/2: İslâm’da Ahlâk İlkeleri

Aşağıda sıralanacak olan temel ahlâk ilkeleri, Hz. Muhammed’in  (s.a.v) birçok ilgili hadisinden özetlenen hayat ilkeleridir;

(Not: Bilgiler daha anlaşılır olması bakımından, özetlenmiş ve tablo şeklinde verilmiştir.)

AHLÂK İLKELERİ

KARŞILIĞI/KAZANIM

ŞARTLAR

Bilgi

Sermayedir

Faydada kullanmak

Akıl

Dinin temelidir

Araştırmacı olmak

Sevgi

Dayanaktır

Koşulsuz olmak

Arzu

Binektir (emrimdedir)

Ölçülü olmak

Allah’ı hatırlamak

Yoldaştır

Sürekli zikretmek

Güven

Hazinedir

Allah’a teslimiyet

Kaygı

Arkadaştır

Şüpheli her şeyde

İlim

Silâhtır

Karşılıksız yaymak

Sabır

Hırka (koruyucu)

Her durumda

Memnunluk

Ganimet

Nimetlerde

Alçak gönüllülük

Övünç

Herkese

Ölçülü olmak

Meslek

Her şeyde

Doğruluk

Araç

Her durumda

İtaat

İftihar (gurur)

Her durumda

Mücadele

Alışkanlık

Her zorlukta

Göz nuru

Namaz

İçten yapılmak

“Ey siz iman edenler! Şeytanın adımlarını izlemeyin! Kim şeytanın adımlarını izlerse, iyi bilsin ki (şeytan) sadece hayâsızlığı ve akl-ı selime aykırı olanı emreder. Ve eğer Allah'ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti bulunmamış olsaydı, sizden hiç kimse ebediyen (günâhtan) arınamazdı. Lâkin Allah (arınmak) isteyen kimseyi (ve dilediğini) arındırmayı diler; zira Allah (arınmak isteyen herkesi, nurani varlıkları sayesinde) çok iyi işitir ve çok iyi bilir.” (Nur, 21.Ayet)

“Ey yüce Allah’ım, “imanın kemâli, güzel ahlâkladır!", bizleri güzel ahlâkla şereflendir. Sen’in her şeye gücün yeter…Amin!”

Gören Göz – 55/3: Allah’ın Halifesi

Yüce Allah(c.c.), insanı yaratıp yeryüzüne indirdiği zaman, yeryüzündeki her şeyi insana emanet etmiş ve insanın tasarrufuna vermiştir. Tüm dünya nimetleri, bu hayatı sürdürebilmesi için sunulmuştur. Bu verme ve emanetlik, insanın iyi ve doğruya ulaşması ve şükretmesi bilinci içindir.

Biraz durup düşünecek olursak, büyük bir denizde, dev dalgalar ve küçük bir sandal üzerindeki bir - iki kişi, ne kadar aciz ve çaresiz gözükür! Oysa atomu parçalayan birkaç mucidin akıl gücü, bir denizi bile dize getirebilecek güçtedir. Bu durum, hayallere bile sığmaz! Yani, cüz’i iradesiyle bile insan, dünyaya geldiği günden beri, aciz ve çaresiz kalmamıştır. Muhteşem bir akla sahiptir ve bu üretken ve muhteşem aklı veren de yüce Allah’tır. Allah (c.c.), insana birtakım donanımlar yüklemiştir. Issız bir adada (yalnız) yaşayan insan, hayatta kalabilir ve icatlar yaratabilir. Çünkü yüce Allah, bizim bilmediğimiz miktarlarda (az ya da çok) ve kendi özelliklerden insanlara vermiştir. İşte, harika olan da bu ilâhi yönlü olan ‘cüz’i irade’mizdir.

Akıl, sübjektif (öznel - kişisel) bir kavram olsa da, Kur’an’ın açıklamasıyla, bunu “ruh” olarak biliriz. Basit bir durumda, zarar gören veya kendisini zor durumda bırakan bir insana “akılsız”, hiçbir duygusal tepki göstermeyen bir insana da “ruhsuz” tabirlerini yakıştırırız. Buradan, aklı başında olmayanların ruhlarının da çekilip alınabileceği anlamları çıkarılabilir. Bu tür insanların yaşayan cesetten farkları yoktur. Bu ibretlik durumlarda, bizler için örnekler vardır ve dengesiz insanlar için “Allah akıl versin!” duası (bunun için) yapılır. Bir insan için Allah’ın akıl vermesini istemek (Şüphesiz Allah’a sığınmak), aslında ruhunun geri verilmesini istemek demektir.

Biraz daha genel düşünecek olursak, yüce Allah aslında sadece yeryüzünü bizlere emanet etmemiştir. Süper aklımız sayesinde, evrenin keşfiyle ve varsa buradaki nimetleri de bizlerin faydasına sunmuştur. Şu an insanoğlunun, aklı ile geldiği nokta budur. Günümüz uygarlık seviyesine (atomun parçalanması ve uzayın fethi dâhil), sadece son 60 - 70 yıl içerisinde ulaşmıştır.

Kısa Bilgi: Akıl ile ilgili beyinde bir bölge yoktur. Çünkü akıl zamanla gelişir ve insan olgunlaştıkça ilerler. Zekâ ise, bir olayı anlama, ilişkileri kavrama, yargılama ve açıklayarak çözme yeteneğidir. (ve üstün zeka, Allah’ın şanslı kullarına bir lütfudur)

Kâinat, bütün evren demektir. Evrenin nimetleri ve evrene açılmanın önü her millete açıktır. İnsanoğlu buradan, daha birçok icatlar çıkartabilir. İnsan, aklı (ve ihtirası) sayesinde atomu ve nükleer gücü dize getirmek isterken, farkında olmadan dünyanın ve kendi sonunun da tehlikeye girdiğini görmüştür. Şu an için nükleer gücü elinde tutan güçler (ülkeler), kötü tecrübelerden (1. ve 2. Dünya Savaşları’ndan) sonra bunun farkına varmışlardır. Belki çok yakında, “Dünya Birliği” kurulup, dünya tek bir güç olduğunda, sonsuz kaynaklara ulaşmak için uzaya çıkılacaktır. Çünkü uzayda, daha bizim bilmediğimiz pek çok süper kimyasal olaylar ve değerli madenler vardır. Ayrıca, pek çok da gizemler (bilinmeyenler) vardır. Bu gelişmeler bilginin daha çok (ve ortaklaşa) edinilmesine yol açabilecektir.

Nüfusu artan ancak kaynakları azalan dünya için uzaya çıkmak ve özellikle de sınırsız enerji kaynaklarına ulaşmak, asıl hedef gözükmektedir. İşte burada bilindik veya bilinmedik tehlikeler insanoğlunu beklemektedir. Yine, insan kaynaklı nükleer denemeler, 3. bir dünya savaşı veya büyük nükleer kazalar, uzayın aşırı kirletilmesi, vb. felaketlerle, evrenin dengeleri (çekim güçleri, ters çekim güçleri, radyasyon, küresel ısınma, vb) bozulabilir. Bu bozulma, çekirdek etkisi yaratıp, zincirleme reaksiyonları başlatabilir. Sonuçta önce kendi güneş sistemimiz, sonra da diğer güneş sistemlerinin dengesi bozulabilir. Tüm bunların kıyametin kopmasına sebebiyet verebilmesi de mümkündür. Yani, kıyametin kopmasını bile, insanoğlu tek başına hazırlayabilecek kapasitededir.

“Yüce Allah (c.c.) Müslümanları, ‘Ey insanoğlu! Göklerde ve yerde olan her şeyi, Allah’ın bildiğinden haberin yok mu? Aralarında gizli gizli konuşan her üç kişinin, dördüncüsü mutlaka O’dur ve her beş kişinin altıncısı, ister daha az, ister daha çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar Allah mutlaka onlarla beraberdir. Ama sonunda kıyamet günü, Allah yaptıklarını onlara gösterecektir. Çünkü Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.’ mesajını iyi idrak eden kullarından eylesin…Amin!” (Mücadele Suresi, 7.Ayet) 

Gören Göz – 55/4: Bir Ayet

“And olsun (ki) Biz, cinler ve insanlardan, kâlpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar (yaşamın cazibesine kapılan) gafillerin ta kendileridir.” (Araf Suresi, 179.Ayet)

İslâm, insana önce tüm değer yargılarını tanıtır. Sonra bu yapıyı, Allah’a iman ile nasıl terbiye edebileceğinin yolunu gösterir. İnsanın olumsuz özelliklerini reddetmez ve yok etmeye çalışmaz, hatta onları terbiye eder. ‘Edep merkezli’ bir anlayışıyla, insan fıtratından kâmil insan meydana getirmek ister. İnsanın önünde iki seçenek oluşur; ya kendisini (şeytana) bırakıp hayvanlardan da aşağı olacaktır, ya da çalışıp Allah’ın izniyle meleklerden bile üstün olacaktır.    

Melekten üstün olduğu halde, hayvanlardan daha aşağı seviyelere düşebilen insan(lar) için, Allah’tan akıl - fikir vermesini dilemekten başka çare var mıdır?

“Ey yüce Allah’ım, Müslümanları her an hataya düşebilecek durumlardan kurtar ve selâmete kavuştur…Amin!”                                                                 

(NOT: Ellibeşinci bölümün sonu…)