Sedat SADİOĞLU'nun 25 Nisan 2024 tarihli yazısı: Bazı Önemli Bilgiler

Gören Göz – 64/1: Yevmü’l-Mezid

Allah'ın, cennette cuma gününe tekabül eden günüdür. Cuma’nın hem bu dünyada hem de öbür dünyada pek çok güzellikleri ve özellikleri olduğunu (hadislerden) biliyoruz. Cuma Günü’nün bizlere bildirilen ve bildiğimiz kadarıyla, bu güzellikleri ve özellikleri şunlardır;

- Üzerine güneş doğan en hayırlı gündür.

- Hz. Âdem (a.s.) o gün yaratılmıştır.

- Hz. Âdem (a.s.) o günde cennete konmuştur.

- Hz. Âdem (a.s.) o gün yeryüzüne indirilmiştir.

- Hz. Âdem (a.s.)’in bir cuma günü tövbesi kabul edilmiştir.

- Hz. Âdem (a.s.) o gün ölmüştür.

- Kıyamet, bir cuma günü kopacaktır.

- Cuma günleri cennette, Allah’ın cemâlinin görüldüğü seyir günleridir.

- Cuma günü Müslümanların bayramıdır.

- Cuma günü ölene, şehit sevabı yazılır. (Kuvvetli bir hadis değildir.)

- Allah, cuma günü öleni, şeytanın verdiği kabir fitnesinden korur.

- Cuma günü hayvanlar kendi aralarında selâmlaşırlar.

- Cuma günü öğlen kılınan “Cuma Namazı”nın sevabı yüksektir.

- Allah, Cuma günleri altı yüz bin kişiyi cehennemden kurtarır. (Kuvvetli bir hadis değildir.)

- Bayram günleri ve kadir gecelerinin cumaya denk gelmesi ise ayrı bir sevapla mükâfatlandırılır.

- Kişisel problemleri Cuma günleri çözmeye çalışmakta hayır vardır. Allah da yardımcı olur. (Âlim görüşü)

- Cuma günü ve gecesi, Peygamberimiz’e (s.a.v.) çok salâvat getirmekte ve dua için vesile etmekte (bizim için) hayırlar vardır.

- Cuma günü temiz olmak ve giyinmek ayrı bir sevaptır.

- Cuma gününe has melekler sayesinde, gökyüzü bereketlenir.

Ey Allah’ım, Müslümanlara sabır yağdır. Canımızı Müslüman olarak al…Amin!” (Arâf Suresi, 126.Ayet)

Gören Göz – 64/2: Rûhulkudüs Nedir?

Mukaddes Ruh yani vahiy meleği Rûhulkudüs, “Ruh” ve “Kudüs” kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. ‘Ruh’; sözlük anlamı itibariyle; hayat, idrâk ve hareketin kaynağı, manevi varlık, vahiy, Allah kelâmı, Kur’an-ı Kerim, kuvvet, vahiy meleği, his, duygu, vb. demektir. ‘Kudüs’ ise, kutsilik, mukaddeslik, mübareklik,  her türlü fenalıktan arınmış olma hâli, anlık, vb. demektir. Rûhulkudüs; vahiy meleği olan Cebrail’dir. Bununla birlikte, ruhun (Rûhulkudüs’ün) gerçek manasını Allah’tan başka kimse bilmez. Çünkü bu husus, Yüce Allah(c.c.) tarafından şöyle haber verilmiştir;

“Sana ruh (Cebrail) hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrinden (olan bir melek)dir. Size ancak (onun hakkında çok) az bir bilgi verilmiştir.”  (İsrâ Suresi, 85.Ayet)

‘Rûhulemin’ de, Rûhulkudüs ile eş anlamlıdır. Yani o da Cebrail demektir. Kur’an’da yalnız bir yerde geçmektedir;

“O’nu (Arapça olan Kur’an’ı) Rûhulemin yani Cebrail indirdi.” (Şuara Suresi, 193.Ayet)

Ruh kelimesi Kur’an’da birkaç yerde geçmekte ve değişik anlamlara gelmektedir. Rûhulkudüs ise, dört yerde geçmektedir. Bulunduğu ayetlerdeki manası hakkında âlimlerin farklı yorumları olmuştur. Ancak çoğunluğun kanaatine göre, vahiy meleği olan Cebrail demektir. Rûhulkudüs kelimesinin geçtiği ayetlerden birinin meali şöyledir;

“And olsun, Musa’ya Kitabı verdik, arkasından peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da açık deliller verdik ve onu Rûhulkudüs (Vahiy meleği olan Cebrail) ile destekledik.” (Bakara Suresi, 87.Ayet)

Âlimlerin bu ayette geçen Rûhulkudüs hakkındaki değişik görüşleri vardır. Bu görüşleri şöyle sıralayabiliriz;

1. Rûhulkudüs, Yüce Allah’ın isimlerinden biridir.

2. Mukaddes kitap olan “Kur’an” veya “İncil” demektir.

3. Rûhulkudüs, Allah’ın (kendisinden üflediği) ruhu demektir.

4.Vahiy meleği olan “Cebrail” demektir. Âlimlerin büyük çoğunluğu bu (4.) görüştedir.

Kısa Bilgi: (Semavi Dinlerde Kutsal Ruh Kavramı)

Hıristiyanlıkta “Kutsal-Ruh”, teslis inancının üçüncü ayağıdır. Baba ve Oğul ile birlikte Tanrı’nın ruhu olduğuna inanılır. Birçok Hristiyan görüşüne göre Kutsal-Ruh; Tanrı’nın kendisi, Tanrı’nın bir yansıması ya da Tanrı’nın bir tezahürüdür. Kutsal-Ruh, Tanrı’nın kendi varlığını insanda hissettirmesidir. Hristiyanlığa göre insanın kendi içinde hissettiği iman gücü, inanç ve Tanrı’yla konuşma vb. duygular Kutsal-Ruh’un tezahürleridir. İncil’deki ayetlere göre Kutsal-Ruh, Tanrı’nın Ruhudur; Tanrı kendi Ruhunu Hz. İsa’ya iman edenlerin içine göndererek insanlarla barışır. İnsanlar artık bu dünyada iken görmedikleri Tanrıyı içlerinde olan Kutsal-Ruh vasıtası ile tanırlar ve O’nun Ruhunun gücüyle kutsal olarak yaşayabilirler.

Yahudilikte ise,“Kutsal-Ruh” kavramıyla genellikle peygamberliğin ve hikmetin ilâhi yönü kastedilir. Tevrat’ta kastedilen anlama göre kimi yerlerde Allah’ın ilâhi kudretinin, sıfatlarının, fiillerinin yarattığı varlıklardaki yansıması anlamında da kullanılmaktadır.

Peygamberliğin son halkası ile, “Asr-ı Saadet” döneminden sonra, her türlü vahiy bittiği için, Hz. Cebrail’in de kıyamete kadar, vahi ile ilgili olan görevi bitmiştir,  denilebilir. Aşağıda, Rûhulkudüs ile ilgili birkaç ayet verilmiştir;

“Ey Kitab ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah hakkında ancak doğru olanı söyleyin! Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah'ın elçisi, Meryem'e ulaştırdığı kelime’si ve O'ndan bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine inanın (Allah) üçtür demeyin. Kendi yararınız için buna son verin. Muhakkak ki Allah tek bir ilâhtır. Hâşâ, O’nun bir oğlu olması asla düşünülemez. Göklerdeki ve yerdekilerin hepsi O'nundur. (Size) vekil olarak Allah yeter.”  (Nisa Suresi, 171.Ayet)

“O işaret olunan resuller yok mu? Biz onların bazısını, bazısından üstün kıldık. İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı. Biz Meryem oğlu İsa'ya da o delilleri verdik ve kendisini Rûhulkudüs (Cebrail) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat Allah dilediğini yapar.”  (Bakara Suresi, 243.Ayet)

“Ey Yüce Allah’ım Müslümanları; “O takvâ sahipleri, «Ey Rabbimiz», derler. «Biz kuşkusuz bir şekilde iman ettik. Sen de bizim günâhlarımızı bağışla, bizi ateş (cehennem) azabından koru»” diyen kullarından eyle…Amin!” (Ali İmran Suresi, 16.Ayet)

Gören Göz – 64/3: Biraz da Gülelim!

Bilgi, yorum ve felsefeye biraz ara verip, bir fıkra ile yolumuza devam edelim;

Oruçlu Tilki

Tilkinin biri ormanda yiyecek ararken, ağaç dalına asılı bir geyik bacağı görür. İştahla ağaca yönelir, fakat kurnaz tilki bunun bir tuzak olabileceğini düşünerek geri çekilip otların arasına yatar ve beklemeye başlar. O sırada aç bir kurt gelir. Geyik bacağını ve sonra da saklanmış tilkiyi görür. Sorar; “Sen burada ne yapıyorsun?” Tilki; “Hiiç, yatıyorum!” der. Kurt; “Ağaçta geyik bacağı var, neden yemiyorsun?” Tilki; “Bugün orucum, ondan yemiyorum!” der. Bunun üzerine kurt; “O zaman ben yiyeyim bari!” deyip, ileri atılır. Oysaki avcılar, geyiğin bacağına bir tüfek düzeneği yerleştirmişlerdir. Pençeleriyle geyiğin bacağına dokunur dokunmaz, büyük bir patlama olur. Kurt bir tarafa, but bir tarafa saçılır. Kurt, kan-revan içindedir. Tilki hemen gelir ve yere düşen geyik budunu afiyetle yemeye başlar. Kurt, zar-zor kafasını kaldırır ve, “Hain tilki, hani oruçtun sen?” der. Kurnaz tilki de şöyle cevap verir; “Az önce top patladı, duymadın mı?”

“Açıkgözlülük, yeri gelince sabretmeyi bilmektir!”  (Cenâp Şahabettin)

(NOT: Altmışdördüncü bölümün sonu…)