Mürvet KARA'nın 27 Nisan 2024 tarihli yazısı: Marifet, Takdir ve İltifat

“Marifet iltifata tabidir, müşterisiz mal zayidir” diye bir atasözümüz vardır. Bu yazımda biraz bu meseleyi irdelemek istiyorum.

Marifet, Arap dilinden Türk diline geçmiş bir sözcüktür ve anlamı pratik bilgi demektir. Bir başka deyişle marifet, hüner demektir. Ancak marifet sözcüğü çok ilginç bir etimolojik ilişkiye sahiptir, arif sözcüğü ile aynı kökten türemektedir. Arif sözcüğünün “en iyi bilen” anlamına geldiğini biliyoruz yani marifet sözcüğünü kullanırken bilmek ve uygulamak arasında bir ilişki olduğunu ifade ediyoruz.

Gelelim takdir ve iltifata. Takdir hem kader hem de değer biçmek anlamlarıyla ilintili bir kelimedir. Bu sözcük bize; kadir, kader ve değer arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Yani bir bilgi sahibi kişinin değerini ona göstermek için takdir ederiz ve bu takdir aynı zamanda onun kadrini kıymetini de ortaya çıkaran şeydir. İltifat ise latif sözdür. Latif ise güzel demektir. Yönelim, ilgilenim gibi anlamlara da sahip olan bu sözcük, bir şeyi güzel yerinden tutmak, onun olumlu taraflarını görmek için kullanılır.

“Marifet iltifata tabi” ise bir insanın hünerini onun tabiatından gelen hoş özelliklerini takdir ve iltifat ile süslemek, o kişinin dünyasında bir çiçek açmasına aracı olmak demektir. Hüner sahibi kişilerin oturup bir başkasının iltifatını beklemediğini, beklemeyeceğini biliyoruz ancak bir iltifat veya takdir sözcüğü o hünerli ellerden çıkan güzel şeylerin, bizim yaşamımızda da yer bulabilmesi için bir “Eline sağlık” cümlesini çok görmemeliyiz.

Bu, iyiliğin ve güzelliğin hızlıca yayılması için bize düşen payedir. Peki ama neden insanlar birbirlerine iltifat etmez? İnsan evladı takdir yeteneğinden neden yoksundur? Pek çok insan bu söylediklerimi haklı bulup bizzat kendisi de söyleyecektir fakat takdir ve iltifat meselesini ele alan günümüz düşünürleri içerisinde de bir başkasını takdir etmek veya ona iltifat etmek, zul kabul edilmektedir. Bunu alenen söylemese de insanlar, takdir ve iltifat konusunu açtığında başkasını takdir etmek için değil, kendisinin takdir edilmediğini vurgulamak için bu bahse dikkat kesilir.

Hâlbuki önemli olan, haklıya hakkının teslim edilmesidir ki o hak sahibi, takdirimizden aldığı güçle dünyamıza bahar gibi çiçekler açtırsın. Etrafımız rengârenk sokaklar, bağlar, bahçeler dolsun diye tam şimdi, bu yazı biter bitmez, kalkıp etrafımızdaki herkesi takdir edelim.

“Olur mu ya hu” demeyin. Her insanın tutulacak güzel bir yanı yok mudur sizce de?