Ramazan Durmuş'un 17.06.2023 tarihli yazısı

Türkiye Yüzyılının Cumhurbaşkanlığı Kabinesi yeminini etti, kolları sıvadı.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte siyasi kaosların, koalisyon pazarlıklarının yaşanmadığı bir süreci görünce yaşanan istikrarı önemsememek mümkün değil. 

Sayın Bakanlar da, görevlerinin farkında ki, sorumluluklarının ağırlığı ile çalışmalarına başladı.

Bu nedenle "Türk tipi başkanlık sistemi" ile daha güzel günlerin geleceğini söylersek kimse bizi kahinlikle itham etmesin!

Parlamento yenilendiği gibi kabine de yenilendi. Geçen dönemden sadece 2 Bakan kalırken diğerleri bu kez TBMM'de ihtisas komisyonlarında, yasama görevinin başına geçtiler. 

Sürecin 85 milyon insanı kucaklayacak bir mecrada gitmesi her vatandaşın olduğu gibi bizlerin de şüphesiz en büyük dileği... 

Çünkü Türkiye'nin içte ve dışta yaşadığı sorunlar bunu gerektiriyor, birlikte olmayı, tek yumruk olmayı gerektiriyor. 

Bölücü terörü bitirmek adına... 

Suriyeli mültecileri ülkelerine görderme adına...

Serbest piyasayı bahane ederek Türk halkını soyan gözü doymazlarla mücadele adına...

Acil yapılacak icraatlar var ki...

Bu da birlik ve beraberliği gerektiriyor.

Peki dış politikada...

Galiba bu ara ABD'nin İsveç adına psikolojik ve stratejik bir baskısı ile karşı karşıyayız. 

Terör çiftliği İsveç, Türkiye'nin terörle mücadelesinde hainleri bağrına basarken NATO üyeliği hasreti ile yanıp tutuşuyor.

En büyük hamisi de Suriye'de ve Irak'ta bölücü katillerle içli dışlı olan sözde stratejik ortağımız Amerika Birleşik Devletleri...

Bu küresel jandarmanın sözcülerinin İsveç'in NATO'ya üyeliği konusundaki açıklamalarını görünce Washington'dan Ankara'ya gönderilen sinyallerin baskıcı olduğunu anlıyoruz.

Yok efendim İsveç, verdiği sözü tutmuş, Türkiye'ye taahhütlerini yerine getirmişmiş.. 

Öyleyse NATO üyeliği, İsveç'in hakkı imiş..

Bir an önce de resmi statünün gerçekleşmesi gerekiyormuş...

Peki İsveç hangi taahhüdünü yerini getirmiş..

Ortada hiçbir şey yok... Sadece kuru bir kınama...

Hani muhalefetimimizin başı "Törör örgütü" diyor da bir türlü "PKK" diyemiyor ya...

Hamisinden güç alan İsveç'in Dışişleri Bakanı da dün bebek katili bölücü terör örgütü PKK için "Terör örgütü" deyivermiş... 

Bu açıklama sadece gaz alma... 

Hiç kimse aldanmasın...

Lafla peynir gemisi yürümedi, yürümüyor..

Türkiye Yüzyılını yönetmeye talip olanların bu laf torbalarının sözleriyle hareket edilemeyeceğini de bildikleri kanaatindeyim... 

NATO Zirvesinde İsveç'e üyelik bekleyen ABD ve avanesinin oyunlarına elbette Türkiye gelmemelidir...

***

Bu hafta sonu yazısını tarihten bir yaprak açarak noktalayalım...

İskender, hiç bir kusuru konusunda kendisini uyarmayan Vezir'ine:

"- Sana ihtiyacım yok" der!

Vezir şaşırmıştır.

"- Neden Hükümdarım?" diye sorar.

İskender'in gerekçesi hayli ilginçtir:

“- Çünkü ben de bir beşerim  Sen görev yaptığın bu kadar süre zarfında tek bir hatama bile rastlamadıysan cahilsin, örtbas ettiysen o zaman da hainsin demektir.”

Evet, Yüce Allah; İskender olamayanları dalkavuklarından korusun...

Yeni bir yazıda buluşmak umuduyla