Utku KABAKCI'nın 24 Nisan 2024 tarihli yazısı: Tribünlerden Yükselen Öfke

Bir futbol takımını destekleyen insanların tümünü aynı sözcük üzerinden nitelemek mümkün değildir. Bu yüzden zaman zaman iç içe geçtiği görülse de holigan, taraftar ve seyirci ayrımının yapılması isabetli bir yaklaşım olur. Özellikle 1980’ler İngiltere’sinde futbol tribünlerinde fanatizmden beslenen, aşırı davranışlarda bulunan kişileri tanımlamak maksadıyla başvurulan holigan kelimesi, sonrasında dünyanın her yerinde çevreye zarar verme eğiliminde olanlar için kullanılmaya başlanmıştır. Yani holigan, sporun futbol branşından çıkmış, ana vatanı İngiltere olan bir sözcüktür. Ancak günümüzde her yerde, her spor dalında hatta spor dışı alanlarda da kullanılır hâle gelmiştir. Taraftar, holigandan farklı olarak spor müsabakasının sonucunu kabul eder, şiddete başvurmaz. Seyirci için ise önemli olan bir kulübe, armaya gönül vermek değil karşılaşmadan keyif almaktır. Tabii bu üç gruba giren insanları birbirinden mutlak bir şekilde ayırmak her zaman için kolay olmayabilir. Özellikle de taraftarlıktan holiganca davranışlar göstermeye hızlı geçiş olması muhtemeldir.

Holiganların temel motivasyon kaynağı olan öfkenin sebeplerinin neler olabileceği üzerine ciltlerce tez yazılabileceğinin ayırdında olmakla birlikte bu kuvvetli duygunun sadece futbol üzerinden açıklanamayacağı kanaatindeyim. Holiganların meydana getirdiği şiddet olaylarını doğru bir şekilde analiz edebilmek için sosyal ve politik sorunlara da bakılması gerekmektedir. Politik ve sosyal alanlarda yaşanan hayal kırıklıklarının, başarısızlıkların acısının sporda özellikle de kitlelere daha uygun olan futbol dalında çıkartılmaya çalışıldığını söylemek abartılı bir yorum olmayacaktır. Bu bakımdan futbol tribünleri, hayata karşı duyulan öfkenin kusulduğu bir yer olarak görülebilir. Şüphesiz holiganlar içinde hayal kırıklığına uğramamış, iş ve özel yaşamında başarılı olmuş kimseler de vardır. Ancak bu kişiler elde ettikleri başarıların doğrudan kendilerinden değil de dış koşullardan ve aidiyetlerinden kaynaklandığına inanıyor olabilir. Böyle bir düşünce yapısına sahip olanların da holiganlaşması kuvvetle muhtemeldir.

Hem ülke hem de dünya tarihine baktığımızda tribünlerden yükselen öfkenin çok vahim bir şekilde sonuçlanabileceği kolaylıkla idrak edilecektir. Bu sebeple istenmeyen neticelerle karşılaşmamak adına kompleks bir olgu olan holiganlık hâlinin disiplinler arası yaklaşımla ele alınması ve gergin dönemlerin sağduyulu şekilde idare edilebilmesi elzemdir. Bunun için basiretli yöneticiler yetiştirilmeli, görevlendirmelerde liyakat ilkesine sadık kalınmalıdır.