Elif Aybike DEMİR'in 14 Mart 2023 tarihli yazısı: Mehmet Akif’ten milletine "İstiklal Marşı"

Bir takım ülkeler için “milli marş” tanımı, “hükümdara övgüyü” anlatırken Türkler için bu durum böyle değildir. Bundan yaklaşık 2 bin 500 yıl kadar önce bile Hunlar “devlet” adına marş bestelemişlerdir. “Milli marş” ifadesi, Osmanlı'da İtalyanların karşıladığı bir kavram olmuş ve imparatorluğun ilk marşı olan “Mahmudiye Marşı” Donizetti kardeşler tarafından bestelenmiştir. Zaman içinde padişahların değişmesi, İtalyan bestecilerden yana yapılan seçimi değiştirmemiş ve Mahmudiye Marşı'ndan sonraki Mecidiye Marşı, Aziziye Marşı ve Reşadiye Marşı da İtalyanlarca hayat bulmuştur. Fakat Hamidiye Marşı ile bu durum farklılık göstermiştir. Marşta Osmanlı kültüründen izler bulunmuş, Mehteran (Osmanlı Yeniçeri Askeri Bandosu) havası barındırmıştır.

Birinci Dünya Savaşı'nın kaybedilmesi ile birlikte toprakları işgal olan halkın yeniden ayaklanıp mücadele etmesi gerekmiştir. O yüzden yeni bir ordu ile beraber yeni bir meclis de kurulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) açıldığı yıl olan 1920'nin 7 Kasım’ında gazetelerde bir ilan görülmüştür. Mehmet Akif Ersoy'u heyecanlandıran bu ilan, bir milli marş yarışmasının ilanıdır. Fakat ilanda Akif'in heyecanını söndüren bir ayrıntı vardır, yarışmanın kazanına 500 altın ödül verilecektir. Mehmet Akif, para için milli marş yazmayı reddetmiştir.

724 şiirin katıldığı yarışmayı, hiçbiri kazanamamıştır. Şiirlerin hiçbiri öne çıkamayınca Akif'in kapısı çalınmış ve marşı onun yazmasını istenmiştir. Evet herkesin bildiği üzere Akif o şiiri yazmış ve şiir 12 Mart 1921'de “İstiklal Marşı” olarak kabul edilmiştir. Lakin şöyle bir durum söz konusudur; Mehmet Akif, yarışmanın dışında tutulmuş ve ona para teklif edilmemiştir.

Bir de ödüle açıklık getirelim. Az önce de belirttiğimiz gibi ödül 500 altındır ve o dönem bir milletvekilinin maaşı 8 altınla ödenmektedir. Mehmet Akif Ersoy'un varlıklı bir vatandaş olmadığı, sırtında ona ait olmayan paltosu, cebinde ödünç bulunan parası herkesçe biliniyor. O yüzden buraya daha fazla kıyaslama eklemeyeceğim.

Milli marşlar genellikle büyük zaferlerden sonra yazılıyor olsa da İstiklal Marşı’mız, Milli Mücadele’nin, kafalarda “Ne olacak” sorusunu en güçlü şekilde oluşturduğu dönemde, 2 gün gibi kısa bir sürede yazılmıştır. Bazı sanatkârlara göre marşın kazanılmış bir zafere işaret etmesi, Milli Mücadele’nin seyrinde büyük oranda etkili olmuştur.

Akif’in ödünç paltosu gibi cenazesinin nasıl kaldırıldığını da herkes bilir ama yine de bazı borçların nasıl ödenemediğini hatırlatmak adına yazacağım. Beyoğlu'nda bulunan Mısır Apartmanı’ndan 28 Aralık 1936 günü, hiçbir resmi görevli orada olmadan, örtüsüz bir tabutla Mehmet Akif’in cenazesi çıkartılmıştır. Sırf üzerinden para kazanmış olmamak için İstiklal Marşı’nı Safahat’a almayan “milli” şairin cenazesi, görevlileri durdurup kimi taşıdıklarını soran bir tıp fakültesi öğrencisinin aldığı cevaptan sonra binlerce üniversitelinin omzunda taşınmıştır.

Önceki gün, İstiklal Marşı’mızın kabulünün 102. yıl dönümüydü. Akif'in de dediği gibi, “Allah, bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın!”