R. Bülend KIRMACI'nın 9 Nisan 2024 tarihli yazısı: Arabayı Atın Önüne Koşmak!

Ekonominin motor gücü sanayidir, fabrikalar, tersaneler, atölyeler, kooperatiflerdir.

Bu "motorun' mazotu, enerjisi temin edilir ve bilgiyi deneyimi işleyen insan eliyle, tüm bu bileşenlerle üretim meydana getirilir. 

Üretimin gideceği üç güzergah vardır; birincisi piyasaya tedarik, ikincisi dış satım olarak, üçüncü yol ile yarı mamul ve mamul olarak yeniden üretime dönmek!

Ekonominin beygir gücü üretim sayesinde hizmetler sektörü yurttaşa konfor sağlar bunlar atlı arabanın araba kısmıdır; yollar, okullar, sağlık ve turizm tesisleri, konut ve barınma konforu ve genel olarak tüketimdir. Yaşam kalitesidir!

Ne var ki AVM inşaa etmeyi zenginleşme sayan bir iktisadi yönelim, önce üretimin gücünü değil, tüketimin gevşetici rahatlığını teşvik eder.

Döviz, faiz, dış finansman, borç ötelemeye odaklanmak, arabayı atın önüne koşmaktır. 

Oysa, önce üretim gerekir.

Tasarrufa, yatırıma, hammaddeyi işlemeye, madende, denizde milli işletmelere, gıdada, tarımda doğal tedarik zincirine kavuşursak, Türkiye dört nala koşar.

Üretim ekonomisi + tasarruf + planlı kamu yatırımı + vergi adaleti+ refah payı+ gümrükleri kullannak+ KOBİ ve teknolojiye önem vernek + milli parayla ticaret...

Ekonominin motor gücünü maksimize etmek; arabayı devirmeden yaşam kalitesini yükseltmek demektir. 

Borsa ve yabancı krediyle kalkınan bir ülke, üretmeden sadece tüketip, onurlu bir yaşam kurma olanağı yoktur.