Mert Can DUMAN'ın 19 Nisan 2023 tarihli yazısı: Çocuksun Sen Çocuk Kal

Her ne kadar resmi tanımı 0-17 yaş grubundaki nüfusa işaret etse de hızlıca geçip giden, hatırladıkça içimizin sızladığı o güzel günleri anlatmak için de kullanırız “çocukluk dönemi” tanımını. Her şeyin daha sakin, her şeyin daha kolay, her şeyin daha masum, her şeyin daha olanaklı olduğu o güzel günler… Şimdi geriye dönüp baktığımızda birer güzel hatıradan ibaret kalan çocukluğu bizzat yaşayan yeni nesil ise günümüz zorluklarıyla mücadele etmek zorunda kaldıkları bir döneme rastladılar. Gelin bu haftaki buluşmamızda birlikte bir değerlendirme yapmaya çalışalım.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İstatistiklerle Çocuk çalışmasını kamuoyuyla paylaştı. Farklı göstergeler itibarıyla Türkiye’deki çocukların durumunu ortaya koyan bu çalışmanın dikkat çekici sonuçları var. Nüfusumuz giderek yaşlanıyor, bu artık bilinen bir gerçek. 1990 yılında her 100 kişiden 42’si çocuk iken bu oran 2022 yılında %26,5’e geriledi. Nüfusun yaşlanmaya devam etmesiyle birlikte nüfus projeksiyonları nüfustaki çocuk oranının 2040 yılında %19’a gerileyeceğini öngörüyor. Ancak bu durumda dahi Avrupa Birliği ülkeleri arasında görece genç bir nüfusumuz var. Öyle ki 27 üyeli Avrupa Birliği’nde çocukların toplam nüfus içerisindeki payı %18,1.

Cinsiyetler arası karşılaştırmaya baktığımızda kız çocukların dünya dertleriyle daha hemhâl olduğunu ve günlük sorumluluklarının daha farkında olduğunu görüyoruz. Örneğin 3-17 yaş grubunda her gün en az bir kere dişlerini fırçaladığını ifade eden erkek çocukların oranı %60 iken bu oran kız çocuklar için %73,4’e yükseliyor. Kendini okul derslerinin baskısı altında hisseden 6-17 yaş grubundaki erkek çocukların oranı %12,7 iken aynı yaş grubundaki kız çocukların oranı %14,1 oldu.

Günümüz yetişkinlerinin en büyük sorunu olarak tanımlayabileceğimiz kaygı ve depresyon kendini çocuklarda da gösteriyor maalesef. Anneleri/temel bakım verenleri tarafından her gün kaygı yaşadığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranı %7,3 iken her gün depresyonda hissettiği belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranı ise %4,7 oldu. Buna ek olarak yukarıda da ifade ettiğim gibi ders baskısı da çocukları yoran bir diğer faktör olarak karşımıza çıkıyor.

Bütün bunların yanında bir de akran zorbalığı da maalesef çocuk yaş grubunun en önemli ve dikkat edilmesi gereken sorunlarının başında geliyor. TÜİK’in araştırmasında her 100 çocuktan 14’ünün anneleri/temel bakım verenleri tarafından ayda en az birkaç kez diğer çocuklarca zorbalığa maruz kaldığı ortaya koyuluyor. Yine her 100 çocuktan 7’si okulda kendini dışlanmış hissettiğini ifade ederken 13-17 yaş grubundaki kız çocuklarının %57,6’sı sınava iyi hazırlanmış olsa bile kendini çok endişeli hissettiğini belirtmiş. Geleceğimizi emanet edeceğimiz yeni neslin, Hayati İnanç Hoca’nın gerilim, melal, inkisar, gam, gussa, keder, ıstırap, kasvet, hüzün, kahır, yeis, efkâr, tasa, dert, elem gibi 15 kelime yerine kullanmakta ısrar ettiğimiz stres bataklığında çırpınmasına izin vermeden, sorunu henüz büyümeden çözüm yoluna gitmemiz gerekiyor.

Bu haftaki buluşmamızın sonuna ise haklarını bilmeyen bir çocuk neslinin yetiştiğini ifade ederek gelelim. TÜİK’in araştırmasına göre Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni henüz duymayan çocukların oranı %54,9. Bu konuda ebeveynler başta olmak üzere büyüklere hayli iş düşüyor.

Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız şimdiden kutlu olsun. Çocuk kalabilmenin sadece yaş hanemizdeki sayılarla değil kalbimizdeki heyecanla ölçüldüğünü hiç unutmayalım. Ayrıca siz değerli okuyucularımızın mübarek Ramazan Bayramı’nı da kutluyor, daha nice bayrama sağlıkla erişebilmeyi temenni ediyorum.

Sağlıklı ve güzel bir hafta ve bayram dileklerimle…