Fazlasıyla tatsız günlerden geçiyoruz. Çarşı pazara bakıyoruz, tezgahlar el yakıyor. Market raflarındaki fiyatlar adeta birbiri ile yarışıyor. Süt, peynir, ayçiçek yağı fiyatları üçlü hanelerde, sofralarımızın olmazsa olmazı ekmek ise her gün artan fiyatı ile bu yarışın içinde. Dışarıdan tatlı almanın imkansız olmaya başladığı günümüzde evde tatlı yapmanın maliyeti de gün geçtikçe artıyor. Önümüzdeki hafta bayram, kapısını çalan eş dost için tatlı ikram etmek isteyenler iki kere düşünmeye başladı. Çünkü şekere de diğer ürünlere olduğu gibi ciddi bir zam yapıldı. Artık ekonomik sıkıntılar her kesim tarafından kabul ediliyor. Ekonomik sıkıntılar insanları zorlarken bir de güneşin kendini bir türlü göstermemesi nedeniyle hava şartları ile imtihan ediliyoruz. Yani son günlerde epeyce tatsız günler yaşıyoruz.
Hava olayları, ekonomik sıkıntılar, vakaların tekrar artışa geçmesi sebebiyle yeniden kendini gösterecek mi endişesi ile beklediğimiz Kovid-19 salgını ve daha bir salgını bitirememişken yeni bir salgın olan Maymun Çiçeğinin ülkemize gelmesi… Kimseyi buhrana sürüklemek istemem ama sanki her yeni gün canımızı sıkacak yeni bir haberin bekleyişi içinde geçiyoruz. Elbet bu günleri de atlatacağız ama bu süreçte epeyce zorlandığımız aşikar. Çocuklarının ihtiyacını karşılamakta zorlanan, aylık market alışverişinde buzdolabını dolduramayan insanların sayısı gün geçtikçe artıyor.
Türk-İş'in Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması'nın 2022 Haziran ayı sonucuna göre; gıda enflasyonu yüzde 117'yi aştı. Dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 6 bin 319 liraya, yoksulluk sınırı da 20 bin 818 liraya çıktı. Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 8 bin 313 liraya yükseldi. Açlık sınırının asgari ücretin altında kaldığı ortada, bunu gören devlet büyüklerimizde asgari ücrete ara zam yapma kararı aldı. Ben bu yazıyı yazdığımda asgari ücretin yeni rakamı belirlenmeye çalışılıyordu. Yeni ücretin ise bu akşam saatlerinde açıklanması bekleniyor. Umarım yeni belirlenen rakam ile birlikte eş değer gıda ve yaşam harcamalarında da artış olmaz. Belirlenen açlık sınırı büyük çoğunluğumuzun asgari ücretle çalıştığı ülkemizde, asgari ücret ile açlık sınırında yaşayabildiğimizi gösteriyor. Yoksulluk sınırı olan 20 bin lirayı ise beyaz yakalı olarak tabir ettiğimiz yönetici pozisyonunda çalışanlar dahi almıyor. O yüzden çocukların ihtiyaçları hep yarım, buzdolapları hep boş kalıyor. Ayı elindeki parayla bile çıkaramayan milyonlar oluşuyor.
Bu ülkenin çocukları en güzel şeyleri hak ediyor. Tek kurtuluşumuzun üretmek daha çok üretmek ve çalışmaktan asla vazgeçmemek olduğunun farkındayız. Yeniden kendi ihtiyacımızı karşılayabilen bir ülke haline gelerek üretmemiz şart. O zaman bu asgari ücret tartışmaları, geçim sıkıntıları da geride kalacaktır.