Türkiye’de yaşanan enflasyon her alanda kendini gösteriyor. Hani iğneden ipliğe tabiri vardır ya, aynı o şekilde bu enflasyondan etkilenmeyen sektör kalmadı gibi. İnsanlar çarşıda pazarda bir şeyin yanına yaklaşırken iki kere düşünüyor, almak mevzu olduğunda ise eli titriyor adeta.
Bu yüksek fiyat artışlarının etkilendiği bir sektör de inşaat. Demirin, çimentonun, PVC’nin, kumun ve inşaat yapımında kullanılan bilumum her ürünün fiyatı aşırı artıyor. Hal böyle olunca bir dairenin fiyatı da günden bu artıştan nasibini alıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) şubat ayına ilişkin inşaat maliyet endeksi verilerine göre, inşaat maliyetleri şubatta yüzde 5,73 arttı. Geçen yılın (2021) aynı ayına göre ise maliyetler tam yüzde 90,27 arttı. Yani neredeyse maliyetler ikiye katlanmış durumda. Bu maliyetlerde malzeme endeksi yüzde 113,27, işçilik endeksi ise yüzde 41,38 artış gösterdi.
2021’in eylül ayında çimentoda yaşanan fiyat artışları nedeniyle müteahhitler önce tepkilerini dile getirmiş, daha sonra ise seslerini daha ciddi şekilde duyurmak için boykot kararın almıştı. 15 gün süren boykot nedeniyle inşaatlar durdurulmuştu.
Müteahhitler, yaptıkları eylemle seslerini duyurmayı başarmış olsalar da çimento fiyatlarındaki artış sürmüştü. Bir de Rusya-Ukrayna Savaşı patlak gösterince fiyatlar daha da artmış, çimento fiyatlarındaki yükseliş kriz aşamasına geçmişti.
Aklında ‘Çimento üretimi ile Rusya-Ukrayna savaşının bağlantısı ne olabilir ki?’ gibisinden bir sorusu olanlar için konuyu biraz açalım. Çimento üretiminde maliyetin büyük bölümünü enerji oluşturuyor. Bu enerji kaynağı da çimento sektöründe taş kömürü. Türkiye taş kömürü ithalatının önemli bölümünü Rusya’dan karşılıyor. Savaş başlayınca da ister istemez ticarette aksamalar oldu. Hasılı zaten artan çimento fiyatlarının üzerine bir de savaşın başlaması sektörde krize neden oldu.
İnşaat maliyetlerindeki bu yükseliş gayet tabii ev fiyatlarına da direkt olarak yansıyor. İnsanlar başlarını sokacakları bir ev almak isterken bin türlü sıkıntıya giriyor çünkü fiyatlar durduğu yerde durmuyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Konut Fiyat Endeksi’ne göre, şubat ayında yeni konutlarda fiyatlar yıllık yüzde 102 artarken yeni olmayan konutlarda bu artış kendisini yüzde 95 olarak gösterdi.
Konut fiyatlarındaki bu artışa bir dur demek isteyen hükümet çözüm arıyor. Son olarak geçtiğimiz günlerde bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından konut sektörüne ve konut alacaklara ilişkin yeni destek paketi açıklanmıştı. Hem konut sektöründe, özellikle yarım kalan inşaatların tamamlanmasını amaçlayan hem de konut alacaklara daha düşük faizli kredi imkanı sağlayan bu yeni paket ışık hızıyla ters tepti desek yeri var.
Destek paketinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmasının ardından ‘insanlar artık konut almaya yönelecek’ düşüncesi hakim olacak ki bir gecede yüzde 30’lara varan fiyat artışlarına şahit olduk hep beraber. Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati de konuyla alakalı gerekli takibin yapıldığı, gerekli tedbirlerin alınacağı yönünde açıklamalar yapmıştı.
Görünen o ki herkes bir ‘vurgun’ yapmak peşinde. Fırsat bu fırsat düşüncesi ile ‘nerden ne kadar kazanırsak o kadar kardır’ın peşine düşülmüş. Kim haklı kim haksız o size kalmış ama açık açık görünen o ki bu bir yangın ve fayda üretme amacıyla atılan her adım yangını biraz daha büyütür.
Tabii olan yine vatandaşa oluyor. Ömür boyu kira vermek istemeyen, fahiş kiralardan bıkmış, küçük de olsa kendine bir ‘yuva’ edinmek isteyen vatandaş kara kara düşünüyor. Halbuki insan kafasını sokacağı dört duvar için ömrü boyunca kira vermek ya da 10 sene boyunca çektiğinin iki katı kadar kredi ödemek durumunda kalmamalı. Nihayetinde bir dört duvar değil mi?