Son yıllarda ülke olarak zor zamanlardan geçiyoruz. Son zamanlarda döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar ülkemin gündemine oturmuş durumda. 7’den 70’ e herkesin gözü döviz kurunda. Esnaf, şirket sahibi, üretici, imalatçı, çalışan- çalışmayan çoğu kişi ise bu durumdan endişeli. Bu endişeli hava maalesef insanın ruh halini ister istemez etkiliyor.
Tıp dergisi tarafından ‘TheLancet’te yayınlanan araştırmaya göre pandeminin sert etkisinin hissedildiği 2020’de Türkiye, Arjantin, Güney Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerde bu oran depresif bozukluklarda yüzde 38,7, anksiyete bozukluklarında ise yüzde 28’in üzerinde artış gösterdi. Türkiye, Covid-19 kaynaklı depresyon ve anksiyete vakalarının artışında Avrupa’da ilk sırada yer aldı. Türkiye’de ortalamanın üzerinde artış yaşandığı dikkat çekiyor. Bu araştırma sonucuna göre Türkiye’deki birçok insan sıkışmış, umutsuz ve depresyonda. Maalesef içinde bulunduğumuz hem pandemi süreci hem de ekonomik istikrarsızlık insanı ister istemez bir çıkmaza ve umutsuzluğa sürüklüyor.
Zaten tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi yüzünden yaklaşık bir buçuk senedir endişe içindeyiz. Bir de ekonomik istikrarsızlık ve işsizlik gerçekten insanın canını çok sıkıyor. Bu ülkede yaşanan milyarlarca gencin köşeye sıkıştığını ve umutsuz olduklarını söylersem çok ta yanlış bir ifade kullanmış olmam. Bizim toplum olarak soracağımız bence tek bir soru var? Bu yaşamda mutlu, kendine güvenen, ben yapabilirim diyen, risk alan, kendine ve başkalarına saygılı insanlar nasıl yetiştirmeliyiz. Çünkü her zaman insanlar köşeye sıkışacak, kapılar yüzlerine kapanacak ama pes etmeyen, kendine güvenen çocuklar nasıl yetiştirmeliyiz? İşte bu sorunun cevabı çok önemli.
Bize düşen görev gerçekten önce ilk başta kendi ruh sağlığımızı korumak ve ruh sağlığımızı korumak için kendimize iyi gelen işlere odaklanmak. Mutlu bir çocuk yetiştirmek istiyorsak ilk önce biz mutlu olmalıyız. Önce çiftler birbirlerini sevmeli ve en önemlisi saygı duymalı. Mutlu, kendine güvenen bir çocuk yetiştirmek çocukluk çağından başlayan bir durum diye düşünüyorum. Çünkü çocuklar model olarak öğrenme yöntemiyle öğrenirler. Anne ve babalarını taklit ederler. Bütün uzmanlar çocukluk çağının öneminden bu dönemde çocuğun sağlıklı bir ortamda büyümesi gerektiğine işaret ederler. 7 yaşımıza kadar çocuk çevresindeki tüm olayları kayıt altına alır ve bilinçaltına yerleştirir.
Kişi mutlu bir çocukluk dönemi geçirdiyse kendine güvenli, sorumluluk sahibi, insanlara saygı gösteren, kendi haklarını koruyan gelişime açık bir insan olacaktır. Bunun tam tersi kötü bir çocukluk geçirdiyse özgüven duygusu zayıf, insanların davranışlarında art niyet arayan, çoğunlukla da bulan, mutsuz, alıngan, sürekli güçlü olma arzusu duyan, var olan ile tatmin olmayan insan haline geleceklerdir. Bu yüzden çocukluk çağı çok önemli.
Bu toplumda yaşıyorsak ve sağlıklı çocukların yetişmesi için önce kendimizi sevmeli, kendi öz değer ve saygı konularında çalışmalıyız. Çünkü yaşadığımız birçok üzücü olay, travma, şiddet, kötü muamele bilinçaltımıza işledi. O yüzden ilk önce kendi ruh sağlığımızı iyileştirmeye çalışmalıyız.
Umarım herkes bir gün kendini sevmeyi ve kendi öz saygısını geliştirmeyi başarır, sevgilerle kalın…