Sağlıklı beslenme, “yeterli ve dengeli beslenme” olarak tanımlanıyor. Beslenme dediğimiz şey, canlılığın gereklerini yerine getirmek için gerekli olan maddeleri, canlı dışı ortamdan edinme faaliyetine verilen isim iken, sağlıklı beslenme de buna bağlı olarak vücudu oluşturan hücrelerin düzenli ve dengeli çalışması için besin öğelerinden yeterli miktarda alınması durumunu anlatıyor. İşin uzmanları, vücut sağlığının korunması için dengeli beslenmek gerektiğini vurgulayarak, vücudun ihtiyacı olan tüm protein, karbonhidrat, vitamin, mineral ve liflerin besin maddelerinden dengeli bir şekilde alınmış olması gerektiğini belirtiyor.
Peki bizler, sağlıklı beslenebiliyor muyuz? Bu sorunun son yıllardaki cevabı maalesef üzücü. Öyle ki, gerek dünyanın birçok ülkesinde gerek ülkemizde artan nüfus, çeşitli beslenme sorunlarını beraberinde getiriyor. Artan nüfusa bağlı olarak tarım alanlarının azalması, su ve havanın kirlenmesi, iklimlerin değişmesi, insanların sağlıklı beslenmesi önünde en büyük engellerden birini oluşturuyor.
Doğal kaynakların eskiye göre azalması, endüstriyle birlikte hızlı tüketim kültürüne geçilmesi, beslenme alışkanlıklarını değiştiriyor.
Beslenme alışkanlıklarında yaşanan bu değişiklik de dünya genelinde aşırı kilo ve obezite sorunlarına neden oluyor. Bu yılın ocak ayında yayınlanan bir habere göre; OECD’nin 2020 yılı verileri, aşırı kilo ve obezitenin ciddi bir sorun olmayı sürdürdüğünü ortaya koydu mesela. Öyle ki aynı verilere göre, 15 yaş üstü fazla kilo veya obez nüfus oranın en yüksek olduğu ülke ABD. Ülkede halkın yüzde 67’si fazla kilolu veya obez. Bu oranı yüzde 65 ile İzlanda, yüzde 60 ile Finlandiya, yüzde 58 ile Çekya izliyor. Türkiye ise 28 ülke içinde 9. sırada yer aldı. Türkiye’de 15 yaş üstü nüfusun yüzde 56’sının fazla kilolu veya obez durumda olduğu da aynı verilerde ortaya konuldu.
Peki bugün durum ne?
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Ofisinin bu yılın mayıs ayı başında yayınladığı rapora göre, Avrupa’daki yetişkin erkeklerin yüzde 63’ü, kadınların ise yüzde 54’ü obez veya aşırı kilolu. Neredeyse her üç çocuktan biri (erkek çocukların yüzde 29’u ve kızların yüzde 27’si) ya aşırı kilolu ya da obez…
Rapora göre, obez veya fazla kilolu olan yetişkin sayısı göz önüne alındığında ilk sırada Türkiye yer alıyor. Türkiye’de yetişkin nüfusun yüzde 66,8’i fazla kilolu. Obez olarak nitelendirilenlerin oranı ise yüzde 32,1. Türkiye’nin ardından, yetişkinlerde fazla kiloluların oranının en yüksek olduğu ülkeler sırasıyla Malta, İsrail ve İngiltere…
Yani dünyanın birçok ülkesi, obezite konusunda alarm veriyor… Öyle ki, Dünya Sağlık Örgütü’nün raporu, aşırı kilonun 13 çeşit kansere, kalp hastalıklarına ve tip 2 diyabete sebep olduğuna da vurgu yapıyor.
O zaman ne yapmak gerekiyor? Artan aşırı kilo ve obezite elbet önlenebilir. Bunun için toplumsal ve bireysel önemler almak gerekiyor. Sağlıklı beslenme için gereken doğal kaynakların korunması bu önlemlerin belki de başında geliyor. Yazımın başında belirttiğim gibi, artan nüfusun her geçen gün tarım alanlarını yok eder hale gelmesi, şehirleşmenin hızlanmasıyla sağlıklı besine ulaşmada yaşanan zorlukların farkına varılması ve sağlıklı, dengeli gıdaya ulaşmak için doğal olanın korunması öncelikler arasında yer alıyor. Eğer doğal olanı koruyamaz isek, hayatımıza aldığımız tüm yapaylıklar, içerden ve dışardan tüm yaşamımızı, yaşam biçimimizi, alışkanlıklarımızı ve en önemlisi sağlığımızı yok ediyor…