HATİCE KARATAŞ
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Dünya Pandemi Konferansı’nın “Pandemide Ekonomi, Çalışma Hayatı ve İş Dünyası” oturumunda pandeminin çalışma hayatı ve iş dünyasındaki etkileri masaya yatırıldı.
Oturumda konuşan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi Direktörü Numan Özcan, küresel salgının dünyanın her yerinde iş gücü piyasalarında büyük bir depreme neden olduğunu belirterek, “Küresel salgın çalışma yaşamında ciddi yıkımlara yol açtı, işlere, işletmelere ve geçim kaynaklarına ağır zararlar verdi. Milyonlarca insanı yoksulluğa sürükledi ve küresel kalkınmada bugüne kadar gösterilen ilerlemeyi maalesef tersine çevirdi. En zayıf, kırılgan olanlara ise en ağır darbeyi vurdu. Zaten eşitsiz olan bir dünyayı daha eşitsiz bir hale getirdi.” ifadelerini kullandı.
Özcan, ILO’nun kısa süre önce yayımladığı ‘Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm 2021’ raporunu hatırlatarak şunları kaydetti:
“Önceki krizlerin etkisi kaybedilen iş ve işsiz sayısındaki keskin artış ile kolaylıkla ölçülebiliyordu ancak bu kez böyle olmadı. Virüsün yarattığı korku ve uygulamaya konulan önlemlerin çeşitliliği birçok insanı aktif olarak iş aramaktan caydırdı. Ümidini kaybetmiş ve atıl duruma düşmüş işsizlerin sayısında patlama yaşandı. Dahası güçlü iş koruma programlarının uygulanması ile insanlar istihdamda olsalar bile çalışma saatleri ciddi bir şekilde azaldı ve bununla paralel olarak da gelirlerinde büyük bir düşüş yaşandı. Bu bizim de krizin iş gücü piyasalarındaki etkisini ölçme biçimimizi büyük ölçüde değiştirdi.”
Çalışma sürelerinde küresel ölçekte yüzde 8.8 düzeyinde kayıp yaşandı
Krizin etkisini en iyi tespit etme yolu olarak çalışma sürelerindeki azalmayı ölçmeye başladıklarını söyleyen Özcan, “Çalışma süreleri hem iş kayıplarını hem de işini koruyanların çalışma sürelerindeki azalışları, çalışma hayatındaki etkileri daha iyi yansıtıyor. Toplam çalışma sürelerinde küresel ölçekte geçen sene yüzde 8.8 düzeyinde bir kayıp yaşandı. Bu da 255 milyon eş değer tam zamanlı işe denk geliyor. Türkiye için bu kayıp iki katına ulaştı ve yüzde 16.2 olarak gerçekleşti. Maalesef dünyada çalışma sürelerindeki azalma 2021 yılında da devam ediyor.” dedi.Kriz nedeniyle çalışanların gelirlerinde Küresel Gayri Safi Hasılanın yüzde 4.4’üne denk gelen 3.7 trilyon dolarlık bir düşüş yaşandığını kaydeden Özcan, emeğin hem küreselde hem de Türkiye’de milli gelirden aldığı payın düştüğünü belirtti.
Aşırı ve orta düzey yoksulluk içinde yaşayan çalışanların sayısı arttı
Özcan, aşırı ve orta düzey yoksulluk içinde yaşayan çalışanların sayısı arttığını ifade ederek şunları söyledi:
“Önceki yıllarda kaydedilen yoksulluktaki azalma trendi tersine döndü. Hükümetler krizle başa çıkmak ve işlerini korumak için pek çok önlemler aldılar. Bu önlemler arasında istihdam koruma programları ve gelirlerinde düşüş yaşayan işletmeler için mali desteğin yaygın bir biçimde kullanıldığını gördük. Türkiye’de de benzer önlemler alındı. 6 milyon civarında çalışan Kısa Çalışma Ödeneği ve Ücretsiz İzin Ödeneğinden yararlandı.”
Krizin herkesi eşit şekilde etkilemediğini vurgulayan Özcan, krizden en çok etkilenen kesimin kadınlar, kayıt dışı çalışanlar, ev işçileri, mülteci ve göçmen işçiler olduğunu ifade etti.
Kriz toplumsal cinsiyet eşitliğini olumsuz etkiledi
“Kriz toplumsal cinsiyet eşitliği yönünde kaydedilen ilerlemeyi de maalesef tehlikeye attı” diyen Özcan, şöyle devam etti:
“Küresel salgın esnasında erkek istihdamı yüzde 3.9 azalırken kadın istihdamındaki azalış yüzde 5’leri buldu. İşini kaybeden kadınların yüzde 90’ı iş gücünden çıktı. Kadınların iş gücüne katılımında son dönemlerde görülen artış trendi maalesef tersine döndü.”
Özcan, küresel salgın süresince genç çalışanlarda istihdam azalışının yetişkinlerin iki buçuk katı olduğunu ve bu gençlerin büyük bir kısmının da iş gücü piyasasının dışına çıktığını aktararak “Özellikle gençler ve kadınların küresel salgın öncesindeki istihdam düzeylerine dönebilmeleri çok zor olacağa benziyor ve süre geçtikçe toparlanma şansı da giderek daha da azalıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Kayıt dışı işçiler ve işletmeler salgından çok ağır etkilendi”
Kayıt dışı işçilerin ve işletmelerin de salgından çok ağır etkilendiğini vurgulayan Özcan, “Kayıt dışı çalışanların krizde işlerini kaybetme ihtimali kayıtlı çalışanlara göre üç kat daha yüksek. Dünyada yaklaşık 2 milyar kayıt dışı işçi kendilerini sosyal korumadan yoksul bir biçimde buldu. Hem kayıt dışı çalışanlar hem de kayıt dışı işletmeler hükümetlerin sunduğu destek programlarından ve desteklerden yararlanamadılar. İflas ve yoksullukla karşı karşıya kaldılar.” dedi.
Özcan, çocuk işçi riskinin de arttığına dikkati çekerek 2000 yılından bu yana açıklanan her raporda bir önceli yıla göre çocuk işçi sayısında azalma görüldüğünü ancak bu süreçte 8 milyondan fazla çocuğun çocuk işçiliğine katıldığını tespit ettiklerini aktardı.
Özcan, gerekli sosyal koruma önlemleri alınmadığı takdirde Kovid-19 salgınıyla birlikte çalışan çocuk sayısında 2022 yılının sonuna kadar 9 milyonluk bir artış olacağını öngördüklerini söyledi.
“Kovid-19’un sosyo-ekonomik etkileri kısa vadede ortadan kalkmayacak”
“Tüm bunların neticesinde uluslararası çalışma standartlarının, örgütlenmenin, toplu sözleşmelerin, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin önemi bir kez daha görüldü” diyen Özcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Krizi çalışanları, işletmeleri ve işverenleri temsil eden sendikaların katılımıyla, sosyal diyalog yoluyla ele alan ülkeler aslında daha başarılı politikalar ortaya koydular ve uyguladılar. Kriz ayrıca sosyal koruma ve sosyal güvence ile sağlık ve eğitim sistemlerinin önemini gösterdi. Bu temel alanlara yapılan yatırımın asla boşa gitmediğini, bunların aslında bir zorunluluk olduğunu gözler önüne serdi. Aşılama konusundaki gelişmelere karşı değerlendirmeler gösteriyor ki, Kovid-19’un sosyo-ekonomik etkileri kısa vadede ortadan kalkmayacak.”