Sedat SADİOĞLU'nun 9 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Az Bilinen Hadis ve Dualar

Gören Göz – 66/1: Güçlü Hafıza İçin; Gül

Bu konu başlığı, hafızasını güçlendirmek isteyen ya da kalıcı öğrenmenin nimetlerinden yararlanmak isteyenler için seçilmiştir. Makale, tamamen yeni ve bilimsel bilgiler içermektedir.

Bilginin altın çağını sürdüğü zamanımızda bilginin öğrenilmesi ve akılda tutulması bilginin kendisinden çok daha önemlidir. Öğrenilen bilgilerin nasıl hafızaya kaydedildiği ve bunların ne şekilde ve ne kadar süre hafızada tutulduğu, bilim adamlarının uzun yıllardır merak ettikleri ve üzerinde çalıştıkları bir konudur. Hafızası güçlü olanların, gerek öğrencilik dönemlerinde, gerekse iş hayatında daha başarılı oldukları bir gerçektir. Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, yüzyıllardır araştırma konusu olan ‘hafızayı güçlendirme’nin formülünü anlatıyor:

“Günümüzde hemen herkesin şikâyetçi olduğu bir konu var; ‘unutkanlık’. Teknoloji ve rahat yaşam bir yandan hayatımıza inanılmaz kolaylıklar sağlarken bir yandan da neleri alıp götürüyor henüz tam manasıyla anlayabilmiş değiliz. Ancak bir gerçek var ki; teknolojinin sebebiyet verdiği, yoğun elektromanyetik kirlilik, hafıza sorunlarının en büyük nedeni durumundadır. Hafıza sorunlarını gidermek ve en uygun bellek gücüne sahip olabilmek için birçok yol vardır. Bunlar; bellek yardımcıları (not defteri, ajanda, tabletler, akıllı telefonlar, vb) kullanma, görsel imajlardan yararlanma, düzenli spor aktiviteleri (en azından düzenli yürüme), elektronik cihazlardan uzak durma, düzenli beslenme, mineral ve vitamin takviyesi, zararlı alışkanlıklardan (sigara, alkol, vb) kaçınma ve düzenli uyku alışkanlıkları bunlardan en önemlileridir. Ancak sağlıklı ve düzenli uyku, hafızanın işlenmesi ve uzun süreli kayıtlanması açısından çok önemlidir.”

Gül Hafızayı Güçlendirir mi?  Dr. Mehmet Yavuz, son yıllarda yapılan araştırmalara göre, yatak odasında gül bulundurmanın öğrenilen bilgilerin belleğe yerleştirilmesini şaşılacak derecede olumlu etkilediğini belirtmiştir. Kısa süreli gül kokladıktan sonra bile, belleğin güçlendiğini ve unutkanlığın önlendiğini söylüyor. Dünyada pek çok araştırmanın da buna destek verdiğini belirten Mehmet Yavuz, uyku esnasında gül kokusu altında olmanın, yeni alınan bilgileri daha güçlü bir şekilde kayıt altına alacağını ifade ediyor.

Bu bilimsel araştırmadan yola çıkarak, unutkanlık sorunu olanların ya da hafızasını daha güçlü hale getirmek isteyenlerin yatak odalarında bir miktar gül bulundurmalarını tavsiye eden Dr. Yavuz; “Sabah uyanıldığında gül suyu ile ferahlamak ya da gün içinde gül kokusu veya gül suyu kullanmak hafızanızı güçlü kılabilir ve unutkanlığı yenmenizi sağlayabilir” diyerek gülün önemini vurguluyor.

Benim kokumu duymak isteyen, kırmızı gül koklasın.” (Hadis-i Şerif)

“Ey yüce Allah’ım, Müslümanların bilgi eksikliğini gider, bizlere hikmet ver. Sen’in vereceğin hikmeti başka verecek yoktur… Âmin!”

Gören Göz – 66/2: Kötü Huyla İlgili…

Allah katındaki büyük günâhlardan birisi de ‘kötü huy’dur. Çünkü kötü huylu kişi, bu huyunun günâh olduğunu bilmez, bilmediği gibi kabullenmek de istemez. Bunun psikolojik ya da sosyolojik bir tedavisi de yoktur. Zira bu tür kişilerin kâlpleri mühürlüdür. Bu mühürlenme, kâlbin şeytan tarafından ele geçirilmesi anlamındadır. Bunlar “tövbe” de etmezler, günâh işlemeye devam ederler ve günâhlarını umursamazlar. Şüphesiz dünyaya ilk geldiğinde kişinin günâhkar doğması söz konusu değildir. Hatta kişi, toplum içerisindeki kötülükleri gördükçe onlardan uzaklaşmak eğilimindedir. Bu onun yaradılışındaki ilâhi mesaj ve bahşedilen muazzam aklı gereğidir.

Israrla hata yapan, hatasından dönmeyen veya hatasını yayan bir kişinin (artık) şeytanla arkadaşlığından bahsedilebilir. Kâlbi zamanla kararır ve şeytanın eline geçer. Toplumda, “çok geçimsiz”, “taş kâlpli” ve “kötü huylu” insan tanımlaması kullanılmaktadır. Bu tanımlamalar, daha çok yaşlı insanlara yakıştırılır, oysaki her yaş ve cinsten insan için bu geçerlidir. Yüce Allah(c.c.), insanların kâlbini mühürlemeden önce verdiği ömür ile zaten (bir an için ya da basit bir olayla ilgili bile olsa) “tövbe” edeceğini umut ediyor ve onlara şans veriyor. Aşağıda, konuyla doğrudan ilgili birkaç hadis verilmiştir;

“Sıcak suyun buzu erittiği gibi, iyi huy da hataları eritir (giderir). Sirkenin balı bozduğu gibi, kötü huy da, iyilikleri yok eder!”

“Bir kulun ibadeti çok olsa da, kötü huyu onu küfre, bazen de cehennemin dibine götürür!” 

‘Kötü huy nedir?’ sorusuyla ilgili bazı tespitler;(Genelleme)

1- Allah’a inanmamak, hatta inkâr etmek

2- Konuşurken kırıcı olmak

3- Büyüklenmek ve böbürlenmek

4- Çekinmeden yalan söylemek veya yalan yemin etmek

5- Baskıya boyun eğmek

6- İleri derecede kıskançlık

7- Dedikodu yapmak (İnsanları çekiştirmek)

8- Söz taşımak (Fitne yaymak)

9- Gösteriş yapmak (Abartılı yaşamak)

10- İnsanlarla alay etmek (Alaylı konuşmak)

11- Öfkeli olmak, sürekli sinirli ve asık bir suratla dolaşmak, homurdanmak veya kavgacı olmak)

12- Sürekli tartışmak (Her şeyde olumsuz tavır takınmak)

13- Hayâsızlık ve yaptıklarını (marifetmiş gibi) anlatmak

14- İsraf etmek (Varını dünyanın nimetleri için harcamak, ayrıca vücut sağlığını ihmâl etmek)

15- Küfürlü konuşmak

“Yüce Allah(c.c.) Müslümanları, Peygamberimizin (s.a.v.) buyurduğu gibi ‘iyi huylu olan, dünya ve ahiret saadetlerine kavuşan’ kullarından eylesin… Âmin!”

Gören Göz – 66/3: Allah’ın Dini; İslâm

Bu başlık, “Aklın dini; İslâm’dır” diyen inanç felsefesine karşı yazılmıştır. 

Eğer insan olarak, cüz’i aklımızı kullanıp, İslâmiyet’in getirdiği Kur’an ayetlerini, âlemi ve yaratılan varlıkları aklımızla yorumlarsak, bu farklılıklar bizi, bir noktadan sonra farklı yönlere ve şüpheye kadar götürecektir. Yüce Allah(c.c.), ortaya koyduğu her şeyden hesapsız ve sorgusuzdur. Yani Allah’ın ortaya koyduğu hiçbir varlığı (Kur’an dâhil) sorgulayamayız. Allah’ın her şeyde ve özellikle (canlı-cansız) varlıklarda hesabı tastamamdır. “Aklın dini; İslâm”dan kasıt olsa olsa, ifadenin içinde “insan aklı” bulundurduğu için, şu şekilde anlaşılması gerekir;

“İnsanın dini; İslâm’dır.” Bu kabulü, Allah’ın bize gönderdiği din olan ‘İslâmiyet’ olarak algılamalıyız. Batı ve gayrimüslimler kabul etmese de, insanoğlunun dünya hayatında var olduğu ilk günden itibaren, geçerli olan din zaten İslâm olmuştur. Hz. Adem’den (a.s.), Hz. Musa (a.s.) ve Hz. İsa’ya (a.s) kadar bu böyledir. Çünkü bu, ‘takdir-i İlâhi’dir.

Aslında, aklın da yöneldiği ve kabul ettiği din de İslâm olmalıdır. Bu da akli bir gerçektir. Eğer “İslâm” olmasaydı, bugün pek çok insan inanç boşluğu yaşardı. Oysa aklı başında birçok gayrimüslim, İslâmı inceleyerek ve isteyerek İslâm’a geçmektedir. Geçmişte yaşanan böyle durumlar bu denli hızlı gerçekleşmemiştir. Tarihte, başka inançtaki milletlerin, İslâm’la tanıştıktan sonra, yığınlar halinde ve isteyerek İslâm’a geçişleri kolay olmamıştır. Sadece ve sadece Türkler istisnadır. Çünkü Türkler inanç boşluğu yaşamamaktaydılar, onların zaten bir “Gök Tanrı” inancı vardı. Bu inanç, sistem itibariyle İslâmiyet’e çok yakındı. Türkler de bu anlayışı “Allah aşkı” ile taçlandırdılar… Ve isteyerek (kitleler halinde) İslâm’a geçtiler,   

Bazı hadisler ise, bütün insanların gelecekte (mutlaka) İslâm’a geçeceği yönündedir ancak, yaşanan devirlerdeki inanç mekanizmalarının çok zayıflayacağı ve insan ilişkilerinin çok karmaşık olacağı da aşikârdır.

Unutmayalım ki, İslâmiyet tüm insanlara indirilmiş son, mükemmel, korunmuş ve evrensel bir dindir. Müslümanlara düşen, özellikle Kur’an’daki öğretileri ve mesajları doğru anlayıp, uygulamak (örnek olmak) ve doğru olmaktır. Hatta niyetimiz, herkesle kardeşçe yaşamak üzere olmalıdır. Aşağıda, her Cuma, (Camilerde) cuma hutbesinde okunan bir ayet ile konuyu bitirmek isterim;

“Şüphesiz Allah katında (dünya insanları için esasları yazılan ve dosdoğru yaşamaları için uygun görülen tek) din İslâm’dır.” (Âli İmran Suresi, 19.Ayet)

Diğer benzer ayetler de şöyledir;

“Onlar Allah’ın dininden başkasını mı arzuluyorlar! Oysa göklerde ve yerde kim varsa ister istemez O’na teslim olmuştur ve O’na döndürüleceklerdir.” (Âli İmran Suresi, 83.Ayet)

“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, «bilsin ki o din» ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette (aklını kullanmadığından dolayı ve şiddetli şekilde) hüsrana uğrayanlardan olacaktır.” (Âli İmran Suresi, 85.Ayet)

“Yüce Allah(c.c.), biz Müslümanları İslâm’dan saptırmasın… Âmin!”

(NOT: Altmışaltıncı bölümün sonu…)